Futbol tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de her yaştan milyonlarca izleyiciyi ekranlara veya sahalara çeken popüler bir spor dalıdır. Her ne kadar keyif amaçlı izlense de skora ve kazanmaya odaklı bu oyunun her dakikası ve her pozisyonu izleyiciler üzerinde yoğun stres ve heyecana sebep olmaktadır. Bu stres ve ani heyecan dalgaları özellikle belli yaşın üzerindeki kişilerde maalesef istenmeyen sağlık problemleri oluşturmakta, tansiyon yükselmesi atakları, ritim bozuklukları ve kalp krizi riskini artırmaktadır.
Tabi ki bu istenmeyen durumların oluşmasında maç heyecanı dışında bazı ek faktörler de yer almaktadır. Maalesef tüm dünyada ve ülkemizde futbol izleyicileri maç öncesinde ve esnasında özellikle yoğun alkol, sigara, nargile, cips ve yağlı yiyecekler tüketmektedir. Hepimizin bildiği gibi özellikle büyük turnuvalar döneminde ve önemli maç günlerinde bu tür ürünlerin tüketimi artmaktadır. Ek olarak seyircilerin maç sırasında vücutlarının verdiği öncü olumsuz tepkileri umursamayıp maçı sonuna kadar izlediğini ve maç sonunda hastaneye gittiği de önemli bir unsurdur.
Hepimiz teorik olarak heyecanlı maçlar döneminde bu tür olumsuz durumların arttığını biliyoruz. Bilimsel olarak elimizde futbol maçları sırasında istenmeyen kalp krizi ve diğer durumların arttığını gösteren çok somut veriler mevcuttur.
2006 Dünya Kupası sırasında Münih Klinik Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmada Alman Milli Takımı’nın maçlarını oynadığı günlerde Münih’te görülen kalp krizi vakaları normal dönemdekinden iki kat fazla çıkmıştır. Bu çalışmanın yürütücüleri önemli maçların kalp krizi geçirme riskini artırdığını ve maçta yaşanan gerilimle izleyicilerin hissettiği stres arasında doğrudan bir bağ olduğunu belirtiyorlar. Münih ve yakını civarında dünya kupası sırasında Almanya Milli Takımı’nın maçlarını oynadığı günlerde kalp problemi yaşayan 4 bin 279 vaka incelenmiş ve bu vakalar 2003 ve 2005’teki vakalarla karşılaştırılmış. Sonuçta maçı izleyen bayların normal şartlardan 3 kat, bayanların ise 2 kat daha fazla kalp sorunu yaşadıkları tespit edilmiş. Ek olarak bu riskin maç başladıktan 2 saat sonra en yüksek düzeye ulaştığı gözlenmiştir. Kritik maçlarda durum daha da belirgin olmaktadır. Almanya’nın Arjantin ile oynadığı çeyrek final maçının ikinci yarısı, uzatma anı ve seri penaltı atışları sırasında hastaneler kalp rahatsızlığı olan hastalarla dolmuştur. Aynı durum Almanya ile İtalya arasında oynanan yarı final maçında da yaşanmıştır.
Türkiye’nin İsviçre ile oynadığı ve son anlarda attığımız golle galip geldiğimiz karşılaşmadan sonra da Basel’de birçok Türk kalp krizi geçirdiği için hastanelere kaldırılmıştır. 1996 yılında Avrupa futbol şampiyonası sırasında Seedorf penaltı atışını kaçırdığı için takım elenmiş ve o gün Hollanda’da erkeklerde kalp krizi sayısında çok ciddi bir artış gözlenmiştir. 1998 yılında dünya kupasında İngiltere’nin Arjantin’e karşı elendiği maçtan sonraki 48 saatlik sürede ülkede kalp krizi sayısında anlamlı artış görülmüştür.
Önemli maçlar futbol seyircileri için risk oluşturmakta, bu risk maç bitiminden hemen sonra çok yüksek ve 48 saat boyunca yüksek olarak devam etmekte. Risk erkeklerde, sigara, alkol alımı ve yağlı ağır yemekler ile artıyor.
Kalp damar hastalıklarının dünyadaki en önemli ölüm nedenlerinden biri olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu tür istenmeyen olumsuz sonuçlardan korunmak için öncelikle futbolun ya da diğer spor dallarının fanatizm ötesinde kendimize veya başkasına zarar vermeden izlenmesi gerektiği çok iyi bilinmelidir. Özellikle 40 yaş üzeri erkek ve 50 yaş üzerindeki kadınların yılda bir uzmanlar tarafından kontrol edilmesi önerilir. Ayrıca maç öncesi ve esnasında yoğun alkol, sigara, nargile, cips, tuzlu kuruyemişler ve ağır yağlı yemeklerin tüketilmemesi gereklidir. Eğer maç sırasında izleyici göğsünde ciddi baskı, yanma, sol kolda uyuşma, terleme, baş ağrısı ve çarpıntı hissederse maçın bitmesini beklemeden en yakın sağlık kuruluna ulaşmalıdır.
Prof. Dr. Hasan GÜNGÖR
Adnan Menderes Üniversitesi Tıp Fakültesi
Kardiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi